We use “was”, “were”, “going to” to talk about plans we made in the past which didn’t happen, or won’t happen in the future.
“Was”, “were”, “going to” geçmişte yaptığımız ve gerçekleşmemiş, veya gelecekte gerçekleşmeyecek olan planlar hakkında konuştuğumuz zaman kullanırız.
Examples (Örnekler):
I was going to visit my aunt when I went to England, but she had gone to Spain for the summer. (So I didn’t visit her) (İngiltere’ye gittiğimde teyzemi ziyaret edecektim, ancak o yaz boyu için İspanya’ya gitmişti. (Bu yüzden onu ziyaret etmedim))
We were going to move to Thailand next year, but we were offered better jobs here. (So we didn’t go)
(Gelecek sene Thailand’a taşınacaktık, ancak bize burada daha iyi işler teklif ettiler. (Böylece gitmedik))
We use “was”, “were”, “supposed to” to talk about things we agreed to do, or other people expected us to do, but we didn’t do.
(“Was / were supposed to” yapacağımız konusunda anlaşmaya vardığımız, veya başka kişilerin bizden yapılmasını beklediği, ancak yapmadığımız şeyler için kullanılır.)
Examples (Örnekler):
I was supposed to book the restaurant for tonight, but I forgot. ( I agreed to do it, but I forgot)
(Bu gece için lokantada rezervasyon yapmam gerekiyordu, ancak unuttum. (Yapacağımı söylemiştim, ancak unuttum))
David was supposed to take the boys to football training tonight, but he had to work late. ( David was expected to take them, but he couldn’t)
(David’in oğullarını bu akşam futbol antremanına götürmesi gerekiyordu, ancak geç saate kadar çalışması gerekiyordu. (David’in onları götürmesi bekleniyordu, ancak bunu yapamadı))
NB: After was/were going to and was/were supposed to we use the infinitive.We often use this form to apologise for not doing something and give a reason why.
(NOT: “Was”, “were” , “going to” ve “was”,”were” , “supposed to” den sonra mastar kullanırız.Bu şekli sıkça bir şeyin yerine getirilmemesinden dolayı özür dilemek ve bunun için bir sebep göstermek amacı için kullanırız.)
Examples (Örnekler):
Sorry, I was going to phone you, but my mobile battery died.
(Pardon, seni arayacaktım, ancak cep telefonu şarjım bitti.)
Sorry, I was supposed to buy some bread on the way home, but the bakery had closed.
(Pardon, eve gelirken ekmek almam gerekiyordu, ancak fırın kapanmıştı.)